Ayşegül Turan

Seçici mutizm’in başlangıcı 3-5 yaşları arasında yani okul öncesi dönemdedir. Genetik bir bozukluk değildir. Erken dönemde başlatılan terapiye cevap verir. Genetik olmadığı için uygun müdahale ile çözülmesi mümkündür. Bu bozukluktan literatürde yüz yıldan fazladır bahsedildiği halde bu hep farklı adlar altında  olmuştur. İlk kayıtlar 1877 yılında bir Alman doktor olan Kussmaul’un ilk gözlemleridir. O bu bozukluğu, konuşma becerileri olmasına rağmen bazı insanların belli durumlarda konuşmaması olarak tanımladı. Bozukluk literatürde belli bir adı olmadan 1934 yıllarına kadar bahsedildi, ta ki İsviçreli bir çocuk psikiyatristi olan Mortiz Tramer görülen özelliklere seçici mutizm adını verene kadar. Onun inancına göre çocuklar belli durumlarda ve belli insanlarla konuşmamayı seçiyorlardı.

Aşağıda okuyacağınız Rett Sendromu, tanı yapan kişilerce otizmle çok karıştırıldığı için ayrıntılı olarak anlatılmıştır. Aslında otizmle tek ortak klinik özelliği ‘sosyal geri çekilmedir’.

Bebeklerde normal iletişim seyri; anne-baba perspektifi Bebekler dördüncü aylarına kadar insan yüzüne çok bakarlar ama bu aydan sonra ilgilerini nesnelere ve olaylara çevirirler. Bu dönemde yetişkin ve bebek hep birliktedirler. Yetişkin doğal olarak bebeğin ilgilendiği, baktığı şeylere bakar ve bunlar hakkında konuşur. Bebeğin ilgisi ve hissedişi üzerine bir konuşmadır bu. Gene bu aylarda yetişkin göz kontağını kestiğinde, bebekte yetişkinin baktığı yere bakmaya başlar (Scaife ve Bruner, 1975; Butterworth ve Cochran, 1980; Churcher ve Scaife, 1982). Böylece yetişkin ve bebek aynı şeye bakmaya, yani aynı şeyle ilgilenmeye başlarlar. Nesnelere ve olaylara bebekle yetişkinin aynı anda bakması ve ilgilenmesi, buna referans üçgeni denir, anlam paylaşımı gelişiminin temelidir. Bu paylaşım ve gelişim sonradan bebeği kelime paylaşımı aşamasına götürecektir. İkisi de aynı şeye bakarken, biri onun hakkında konuşuyorsa bebeğin konuşulan nesneyle (veya olayla) gerçek nesnenin arasındaki ilişkiyi kurma olasılığı artacaktır. Yetişkin sürekli bebeğin yaşadıklarını ona tanımlar. Hatta bebek kelimeleri fark etmeye veya söylemeye başlamadan önce yetişkinin sesindeki melodi bebeğin yaşadıklarını anlamasına yardım eder.

Ağır işitme kayıplı bebeklere konuşma ve dil terapisi, koklear implant a alternatif olarak aileye sunulmalıdır Ülkemizde konuşma ve dil terapisi bilim dalının daha yirmi senelik bir geçmişi olması sebebi ile konuşma terapisi alan çocukların başarıları henüz bilinmiyor. Oysa ki, doktorların ‘konuşamaz’ dediği pek çok vakayı konuşma ve dil terapisi ‘konuşturuyor’. Bu bilgisizlik, bebek ve çocuklarda koklear implant kararı veren doktorların hastalarını doğrudan etkilemektedir. Bu süreci etkileyen başka bir faktörde, karar mekanizmasındaki sağlık çalışanlarının, dil ve konuşma sürecini bilmiyor olmaları. Genelde hastane ortamındaki kurullarda karar verici mekanizmada Konuşma ve Dil Terapisti, Odyolog olmasına karşın, hastane ortamının uzun süreli konuşma ve dil terapisi yapılmasına olanak vermemesi nedeni ile, bu kişiler objektif karar verememektedirler. Oysa ki, gelişmiş ülkelerde bir bebeğe koklear implant yapılabilmesi için öncelikle ‘en güçlü işitme cihazından bile yararlanamadığının kanıtlanmış olması gerekiyor’. Çünkü cihazlar çeşit çeşit, bu konuda aileler çok yardımsızlar. Her gittikleri yer dağıtıcılığını yaptığı cihazı öneriyor. İşin gerçeği, her cihaz iyi değil. Cihazın gelişmişliği, çocuğun konuşma performansını elbette ki belirliyor.

Bu meslek grubuna dünyanın çeşitli ülkelerinde çeşitli adlar verilmektedir. Örneğin Amerika ve Avusturalya’da Konuşma ve Dil Patoloğu, Fransa’da orthophonist, Kuzey Avrupa ülkeleri ve Almanya’da logopedist denilmektedir. Konuşma ve Dil Terapistleri / Uzmanlarının çeşitli hasta gruplarıyla değerlendirme yapabilmeleri ve rehabilitasyonu etkili ve güvenli olarak gerçekleştirebilmeleri için pek çok alanda bilgi sahibi olmaları gerekmektedir. Bu konuda çok büyük bir literatür İngilizce’de mevcuttur. Konuşma ve Dil Terapistlerinin normal insan anatomisi, fizyolojisi, doğuştan veya sonradan oluşan merkezi sinir sistemi hastalıkları, normal dil gelişimi ve bu gelişimin bozulduğu durumlar ve yutma ve yukarı hava-sindirim sistemi olmak üzere geniş bir yelpazede bilgi sahibi olmaları gerekmektedir.

Bir linguist (Dilbilimci) ve sosyal reformcudur. Dil teorisi onu çağımızın en çok konu edinilen kişisi yapmıştır. Ona göre insan beyninde doğuştan bir dil öğrenme becerisi vardır. Dil bir zil gibidir. Gong yaptığında zihinle ilişkiye girer. Ona göre dil sadece insana özgüdür ve biyolojik potansiyelimizin bir parçasıdır. Chomsky 1957 yılında dilbilim profesörü Generative Grammar’ı geliştirdi. Structuralism ve Davranışçılıktan güç aldı. Chomsky’ye göre dil sadece insana özgüdür. Chomsky’nin teorisi

Dil Psikolojisi dilin zihinde ve beyinde nasıl temsil edildiğini, bu bilginin ifadelerin üretilmesinde ve anlaşılmasında nasıl kullanıldığını ve konuşmacının bu becerileri nasıl edindiğini araştırır. Başka bir değişle dillerin nasıl öğrenildiği ve düşünmemizde nasıl bir rol oynadıklarıyla ilgilidir. Dil Psikolojisi yapısalcı dilbilimde ve deneysel ve kognitif psikolojide kökleri vardır. Aynı zamanda diğer disiplinlerle de ilgilidir. Bunlar antropoloji, tıp ve özellikle nöroloji ve fonetiktir. Dil Psikolojisi içerisinde 6 araştırma alanı vardır. Bunlar:

Konuşma en fazla tercih edilen iletişim şekli olmuş olmasına rağmen bazı insanlar ne kadar konuşma eğitimi almış olsalar da konuşamazlar. Bu bireyler için alternatif ve destekleyici iletişim sistemleri kullanmak iletişim kurmalarının tek yoludur. Bazı bireylerin ise konuşmayı öğrenme şansları vardır. Bu kişiler için de alternatif ve destekleyici iletişim sistemleri kullanılır. Fakat bu kişiler için AAC sistemleri (Augmentative & Alternative Communication) farklı amaçla, konuşmanın anlaşılırlığını arttırmak ve konuşmayı öğrenme süreçlerine destek olmak amacıyla kullanılır. Bu sistemler el işaretleri, grafik işaretler, resimler ve bilgisayar formunda sistemler olabilmektedirler. Bu sistemlerin seçimi ve bireye uygunluğunun belirlenmesi ayrı bir uzmanlık gerektirmektedir.

  • İyi konuşma modeli oluşturun.
  • Dil aktivitelerinin çocuk açısından eğlenceli olmasına özen gösterin. Eğer çocuk yapamaz ise aktiviteleri değiştirin.
  • Çocukla göz kontağını cesaretlendirin.
  • Konuşurken çocuğa bakın. Yüzünüzü ve jestlerinizi görmesini sağlayın.
  • Çocuğa konuşurken tonlamalar kullanın.
...

Disfaji genel ve basit bir tanımlamayla yutkunmadaki zorluktur. Bir insan hiç yutamadığında aphagia terimi de kullanılmaktadır. Bu yutma güçlüğü bütün yiyecek, ilaç, hap, sıvı ve tükürük gibi bütün kıvamlar için geçerlidir. Yutkunma güçlüğü yutkunma mekanizmasındaki problemlerden kaynaklanabileceği gibi, nörolojik bozukluk, gastrointestinal bozukluk travma/ameliyat sonucu olan organ kayıplarından sonra da oluşabilir.