Çocuklardaki ani duygusal değişikliklerin konuşmalarında kekemelik oluşturduğu uzun zamandır bilinmektedir. Kekemelik dil ve konuşma gelişimi evresindeki her yüz çocuktan 4’ünü etkileyen, yaygın bir sorundur. Var olan tablo şudur ki, çocuk bir ve iki yaşları arasında normal konuşur. Konuşmasındaki kısa uzatmalar ilk işaretlerdir. Kekemelik genellikle yavaş ilerler. Çocuklarda konuşmadaki akıcılığın normal olan yani gelişim içerisinde görüleni ile kekemelik başlangıcının ayırt edilmesi önemlidir. Bunu konuşmada ki bozulmanın tipi, sıklığı ve doğası açısından değerlendirerek yaparız. Kekemeliğin en fazla geliştiği dönem olan 3-4 yaşlarında, çocuklar nörolojik, motor, bilişsel ve duygusal olarak atak içersine girerler. Pek çok çocuğun bu dönemde konuşmaları bozulabilir. Çünkü, çocuklar yeni kelimeler öğreniyorlar, bunları birleştiriyorlar, anlamaları ve konuşmaları gelişiyordur. Bu yüzden konuşmalarının bozulması söz konusudur. Bu durumda yani konuşma bozulduğunda, dil öğrenim baskısını azaltmak ve özellikle bir şeyler öğretmemek gerekir. Çocuğun öğrenmesi durmayacaktır ama daha rahat bir aşamada seyredecektir. Konuşma düzeldikten sonra tekrar bu öğretim aktivitelerine geçilebilinir.
Fakat bazı çocuklar içinde bu kekemelik davranışı kalıcı olmaktadır. Bunlar kekemelik geliştirme olasılığı yüksek olan çocuklardır. Kekemelikle birlikte çocuğunuzda utangaçlık (özellikle konuşma bozulduğunda ortaya çıkan utangaçlık), güvensizlik, sinirliliğe işaret eden alışkanlıklar (yatak ıslatma, tırnak yeme veya aşırı hareketlilik gibi), zayıf sosyal beceriler, depresyon ve kronik üzüntü, sürekli kaygı hali var ise mutlaka psikolog, konuşma uzmanı veya psikiyatrist’e baş vurmalısınız. Çözüm bu meslek gruplarının ortak çalışmasıyla bulunabilmektedir.
Çocuk kekemelik davranışı gösterdiğinde olası stres faktörünü araştırırız. Bunun için önce stresin konuşan yani çocuk kaynaklı olup olmadığına bakarız. Örneğin çocuk yaşının ve dil becerisinin üstünde olan kelimeler ve cümleler kullanmak istediğinde, başkaları ile konuşma yarışına girdiğinde stres oluşabilir. Bazen de stres dinleyen tarafından yaratılır (anne/baba/kardeşler/arkadaşlar gibi). Bu dinleyen konumundaki kişinin dinlemediği, konuşan çocuğu böldüğü, konuşanı telaşa sokup sözünü çabuk bitirmesini istediği durumlarda, konuşan konuşurken fazladan bir stres yaşayabilir. Bunun gibi durumlar çocukta korku, reddedilme korkusu ve kaygı yaratır ki bu duygular konuşmayı bozar. Bazen de anne ve babanın çocuktan çok yüksek beklentilerinin olması, çocuğun öğrenmenin normal ve doğal bir parçası olan kendi hatasını kabullenmesini zorlaştırır. Bu durumun da konuşmanın bozulmasında katkısı vardır.
Çocuğun konuşmasındaki bozulmaları engellemek için aile ile çocuğun günlük rutinini, disiplin uygulamalarını, çocukla ilgili beklentilerini ve onunla olan etkileşimleri üzerine konuşuruz. Bu bilgilerin ışığında çocukla çevresi arasında gelişmesi beklenilen sıcak ve pozitif iletişimin hangi nedenle bozulduğunu belirlemeye çalışırız. Bu nedenler ortaya çıktığında aileyi davranışlarını pozitif bir iletişime çevirmeleri konusunda bilgilendirir ve yönlendiririz. Örneğin, anne veya baba çocuk konuşurken sürekli kesiyorlarsa bunu yapmamaları, çocuğa fikirlerini ifade etme konusunda yeteri kadar zaman tanımalarını öneririz. Çocuğun konuşmasının en fazla bozulduğu kişi ve durumları, aynı zamanda konuşması bozulmadan en iyi kimle konuştuğunu araştırırız. Bu belirlemeler aileye önerilecek yeni tutum ve davranışlar için de yardımcı olacaktır. Bazen çocuğun duygusal nedenlerinden ötürü konuşmasının bozulduğu durumlarda aileyle düzenlenecek seanslarla beklenti ve korkuları üzerinde konuşuruz.
Anne ve babalara kekemelik başlangıcında olan çocuklarıyla etkileşimleri esnasında, aktivitelerindeki heyecan oranını düşürmeleri, çocuklarıyla daha yavaş ve tane tane konuşmaları, çocuklarına sordukları soruları azaltmaları, oyunlar arasında suskunluk periyotları düzenlemelerini öneririz.
Akıcılığı etkileyen faktörlerden bir tanesi de çocuğun ve çevresinin konuşmalarının hızıdır. Genellikle çocuklar yetişkinin konuşma hızını yakalamak için hızlı konuşur. Çocuklar konuşurken acele ettiklerinde, özellikle 2 veya 3 veya 4 yaşlarında iseler, tekrarlar ve duraklamalar yapabilirler. Çünkü dil-dudak ve çeneleri o kadar hızlı koordinasyon yapamaz. Çocuklar hızlı konuşmayı öğrendikten sonra bu konuşmayı yavaşlatmak daha zordur. Eğer kendi konuşmamızın hızını azaltırsak böylece çocukta bunu öğrenecektir. Anne ve babanın çocuğa acele etmemesini ve onu dinleyecek zamanları olduğunu söylemeleri yararlı olur. Ama asla çocuğa yavaş konuş dememek gerekmektedir çünkü bu çocuğa, konuşurken yanlış bir şey yapıyor fikrini verir. Bu yüzden çocuğun konuşma kasları gerginleşebilir veya konuşmamayı seçebilir. Eğer çocuk bir cümlede takılmış ise bunu basit olarak ona düzgün şekilde eko yapmak ve takılmalara dikkat çekmemek gerekir. Ama eğer bu aktiviteyi çocuk alay etme olarak algılarsa hemen vazgeçmek gerekir.
Çocuklar dinlenilmek istediklerinde de konuşmaları bozulabilir. Çünkü beklemeyi sevmezler. Çoğu zaman dikkat çekmek için yetişkinin sözünü ve aktivitesini bölerler. Yetişkin meşgul iken çocuğun konuşmasının daha çok bozulduğu görülür. Örneğin bu durum sıkça yetişkin araba kullanırken olabilir. Çünkü yetişkinin bu durumda çocuğa bakması pek mümkün değildir. Çocuklar konuşmaya birinin adını 3 veya 10 kez tekrar ederek başlayabilirler ve cümlenin kalanı düzgün olabilir. Buradaki tekrarın beni dinle demek için mi, yoksa düşüncelerini organize etmek için bir zaman kullanımı mı olduğuna karar vererek tepki vermek gerekir.
Kekemeliğin komplike bir problem olması nedeni ile klinisyenler bu çocuklarla çalışmada kendilerini güvensiz hissedebilirler. Kekemeliği anlamak için çocuğun nasıl kekelediğini öğrenmek gerekir. Bunun için çocuğun konuşma davranışını teyp veya videoya alın, danışanınız gittikten sonra büyük bir aynanın karşısında onun davranışını deneyin bu sizin bilginizle birleştiğinde çalıştığınız çocuğu anlamanıza yardımcı olacaktır. Kekemelik davranışı olan çocukla konuşurken iki şeye klinisyenin çok dikkat etmesi gerekiyor. Birincisi çocuğun kekemeliği karşısında şaşırmadığınızı ona göstermeniz/hissettirmeniz. Böyle şeyleri daha önce görmüş olduğunuz izlenimini vermeniz. İkinci önemli tavır da klinisyenin çocuğun bu durumu utanılacak/korkulacak/suçluluk duyacak bir hastalıkmış gibi görmemesi için kendisinin de söz konusu kekemelik davranışını çocuğa onu üzmeden göstermesidir. Bu çocuğa kekemeliğinin paylaşıldığını gösterecektir.
Tabi ki her utangaçlık kekemelik çıkartmaz ama bu özelliklerin çoğu bir çocukta mevcutsa dikkate alınmalıdır.
Down Sendromu olan çocuklar diğer çocuklara göre daha fazla kekemelik riski altındadırlar. Çünkü dil gelişimlerinin pek çok alanında zorlukları vardır. Bu alanlar sözcük dağarcığının kazanımı, sözcük hatırlama, alıcı dil, telaffuz, ses kontrolü ve hepsini kapsayan konuşma sürecini başlatmakta zorlukları vardır. Motor gecikmeleri ve bütün vücutta olan hipotoni, konuşma seslerinin, kelimelerin ve cümlelerin söyleniliş hızını belirler. Konuşurken söyleyecekleri kelimeleri hatırlayamadıklarında takılabilirler. Stres altında veya rekabet ortamlarında yeteri kadar hızlı konuşamadıkları için kekemelik görülebilir. Anne ve babaların kekemeliğin çocuk nedenli mi yoksa çevre nedenli kaygılardan mı kaynaklandığını anlamaları gerekir. Bu kaygılar çözülmeden, bilinmeden çocuğun konuşmasının normale dönmesini beklemek gerçekçi olmaz. Bu çözümleme aşamasında kekemeliği olan çocuğun bütün çevresi iş birliği içerisinde bulunmalıdır. Anne, baba, sınıf öğretmeni varsa kardeşler ortak bir yaklaşımı benimsemelidirler. Çocukta konuşma stresine sebep olan neden uykusuzluk olabilir. İyi beslenememe veya herhangi bir sağlık problemi de buna neden olmuş olabilir. Okuldaki veya evdeki çocuktan yüksek beklentiler, çocuğun genel mutsuzluk hali de, kendisini yatak ıslatma, parmak emme veya kekemelik olarak ortaya çıkarabilir.
Down Sendromu olan çocukların çoğunluğu sosyal iletişimin gerektirdiği becerilerde zorlanırlar. Bunlar sıra takibi, konunun devamlılığı, soru sorma, soruya uygun yanıt verme gibi becerilerdir. Çocuğunuzla yapacağınız diyalog geliştiren konuşmalar, farklı sosyal durumlarda konuşma pratikleri yapma topluluk önünde konuşmanın yarattığı stresi azaltacaktır. Çocuğun yakın çevresi, aile üyeleri ve öğretmenleri çocuk konuşurken sakinliklerini korumalı, konuşma bitinceye kadar beklemeli çocuğun sözünü asla kesmemelidirler. Kardeşlerin anne ve babanın dikkatini çekmek için aynı anda konuşmalarına engel olmak kekemeliği olan kardeşi korumak adına önemlidir. Kardeşler arasında sırayla konuşma alışkanlığını yerleştirmek kekeme çocuğun konuşma stresini de azaltacaktır.
Aileler Down Sendromu olan çocukların da kekemeliğe neyin sebep olduğunu anlamak için Konuşma Uzmanına başvurabilirler. Down Sendrom’lu çocuk için kekemelik rehabilitasyonu aile dinamiklerinin düzenlenmesi ve kekemeliğe neden olan faktörün ortaya çıkartılması amaçlıdır. Down Sendrom’lu bireyler kekemeliğe özgü konuşma rehabilitasyonlarından yararlanamamaktadırlar. Çünkü bütün kekemelik rehabilitasyonları iç görü geliştirme üzerine kurulmuştur. Bu yüzden zihinsel engelli çocuklar için konuşma rehabilitasyonunun yapabileceği davranışçı yaklaşımla düzenlenmiş mekanik egzersizler, gevşeme teknikleri ve çocuğun üzerindeki stres faktörlerinin ortadan kaldırılmasıdır.
Normal gelişen bir insan, konuşma için kullanacağı, ağız ve boğaz kaslarının gelişimini anne sütü içerken, yemek yerken ve sıvı tüketirken tamamlar. Öyle ki bebekler 18 aylık olduklarında dudak kasları sıkıca kapanabilir ve yemekler ağızlarından düşmez. Bu beceriyi kazanan bebek, ilk dudak seslerini de çıkartacak kassal olgunluğa ulaşmış olur. Yüz bölgesinde zayıflıkları olan çocuklar çoğunlukla belli bir hastalığın sonucu yüz kaslarını kullanamazlar. Veya 4-5 yaşına kadar emzik emmiş ve püre yemiş çocukların konuşma kasları zayıf olabilir ama tembel olamaz. Çünkü söz konusu kaslar hali hazır da çalışmaktadırlar. Bu sebepledir ki, herhangi bir yetişkinin dudaklarının ve dilinin tembel olduğunu söylemek (ki bu terim tamamıyla uydurmadır) bu kişinin yemekleri ağzından düşürdüğü anlamına gelir. Bu da sadece ağır hastalıklarda görülen ender bir durumdur. Ayva yemenin buna iyi geldiği de hiç görülmemiştir.
Dil altı bağı olan çocuk veya yetişkinler telaffuz problemi yaşarlar. Dil altı bağı KBB (Kulak-Burun-Boğaz) hekimleri tarafından rahatlıkla görülebilinir. Türkçe de konuşurken dilin en geniş açı yaptığı ses L sesidir. Dil altı bağı L sesi gibi dil ucunun üst diş yuvasına uzanmasını gerektiren seslerin (bunlar T, D, N gibi) söylenmesini zorlaştırır ama konuşmayı engellemez. ..
Her güzel konuşan güzel konuşma öğretemez; çünkü konuşma yeteneği de yürümek, koşmak, yemek yemek, su içmek gibi doğal olarak yaptığımız ve çok az farkında olduğumuz bir beceridir. Her insanın konuşma merkezi beyninde aynı yerde olmasına rağmen konuşma merkezinin kullanım bölgeleri, kanlanmaları farklıdır. Örneğin kız çocukları konuşma gelişimlerinde erkek çocuklarından hep ilerdedirler. Bu durum hayatları boyunca da devam eder. Anne ve babamızın konuşma becerisi, önceki nesillerin davranışları ve konuşma becerileri, doğduğunuz ortam, kardeş sayımız, kişiliğimiz, ne kadar yüksek sesle kitap okuduğumuz, işitmemiz ve işittiklerimizi dinlememiz hepsi nasıl konuştuğumuzu belirler. Güzel konuşan biri bu saydığım nedenler yüzünden güzel konuşur. Ve çoğu zaman nasıl güzel konuşuyorsun sorusuna da doğru cevap veremez. Çünkü kendisi de bunu bilmez. Ama iş konuşma öğretmeye gelince; ancak konuşma mekaniğini ve dil gelişimini bilen ehli birisi başka birinin konuşmasının yanlışlarını analiz edebilir. Bu kişiler de konuşma konusunda uzmanlığı olan kişilerdir. Dünyanın en ünlü konuşma eğitmenlerinden/ terapistlerinden biri olan Van Riper kekemeydi. Yakın zamanlarda ölene kadar kekemelere ve konuşması bozuk insanlara konuşmayı başarı ile öğretti. Bunlardan veya daha başka bir çok sebepten dolayı ‘‘güzel konuşan güzel konuşmayı öğretir’’mantığı hurafedir.
R harfini kelimelerde çıkartamayan yetişkinlerin bunu çok dert ettiklerine Konuşma Uzmanları çokça tanık olmaktadırlar. Kabul etmek gerekir ki bu sesi çıkartmak yaş ilerledikçe güçleşmektedir. Sesin kazanımı da, kişiden kişiye de farklılık göstermektedir. Örneğin bazı yetişkinler R sesini başta söylerken bazısı sonda söyleyememektedir. Eğer kişi R ötümünü elde etmiş ise bunu kelime başına-ortasına ve sonuna taşımak daha kolay olur. Ama hiç R çıkartamayanlar için sesi keşfetmek çok daha uzun bir süreçtir. Burada R harfini telaffuz edemeyen bireylere verilecek en iyi öneri önce Konuşma ve Dil Terapistinin fikrini almaları ve eğer gerçekten R sesini düzelteceklerine inanıyorlar ise bunun üzerine gitmelerdir. Çünkü hiçbir terapi yöntemi insanın kendi iradesi ve azminden daha üstün değildir.
Diksiyon dersi sadece konuşma bozukluğu olmayan kişilere iyi gelebilir. Eğer yöresel ağızla konuşuyorsanız (örneğin Karadeniz ağzı; Muğla ağzı gibi) bunu değiştirmek için diksiyon dersi alabilirsiniz. Veya topluluk önünde konuşma zorluğunuz var ise diksiyon kurslarına gidebilirsiniz. Veya iş toplantılarında nasıl konuşacağınızı bilmiyorsanız gene diksiyon dersi alabilirsiniz. Ama konuşma bozukluğunuz varsa; kekeliyorsanız, hızlı konuşuyorsanız, harfleri doğru telaffuz edemiyorsanız, diplomalı bir Konuşma ve Dil Bozuklukları Uzmanına/Terapistine gitmek zorundasınız. Çünkü bozuk konuşmayı sadece Konuşma Uzmanları değerlendirebilir ve tedavi edebilir.
Konuşma ve Dil terapisi seanslarında bizler yüze, ağza ve boyuna çeşitli manipülasyonlar yapmak durumunda kalabiliriz. Bunlar aynı zamanda son derece tehlikelidir ve iyi eğitilmiş uzmanların yapması gereken müdahalelerdir. Bu yüzden dernekler tarafından cahilce yapılan kısa süreli kurslar açmak bu mesleğin ve danışanların kötüye kullanılmasıdır. KDT bilimini öğrenmek isteyen gençlerin tanınmış üniversitelerin bünyesinde ve iyi eğitim kadrosu olan ingilizce öğrenerek girecekleri master programlarını tercih etmelerini öneririm. Çünkü bu meslekte ingilizce zorunludur. Kliniği olmayan master programları hiçbir işe yaramadığı gibi danışanına da zarar verecektir.
Bu bir mesleki istismardır. Ailelerin bu konuda çok dikkatli olmalarını ve konuşma ve dil terapisi uzmanlığı diploması olmayan kişilere çocuklarını konuşturmak için gitmemelerini öneririm.
Şu ana kadar konuşmayan kişiyi konuşturacak veya konuşma terapisi yerine geçecek bir ilaç geliştirilmiş değildir. Konuşma ve dil terapileri uzun sürebilirler ama çoğu başarılı terapilerdir.
Konuşma ve Dil Bozuklukları Uzmanları ve Terapistleri konularında teşhis yapma yetisi ile mezun olurlar. Bunun sebebi teşhislerin terapiler sonucu konuluyor olmasıdır. Belli testler ve ölçümler yapılmadan teşhis koymak mümkün değildir. Bazen testlerinize rağmen teşhis için çocuğu veya yetişkini birkaç defa terapi yapmanız gerekebilir. KDT (Konuşma ve Dil Terapisi) bilimi teşhis koyucularını da kendi içinden yetiştirir.
Normal gelişimi göstermeyen her durum bir gecikmedir ve konuşma ve dil değerlendirmesini gerektirir. Gecikmelerin arkasında pek çok çeşitli konuşma bozuklukları çıkabiliyor. Bunlar ancak çocuklar küçük yaşlarda terapi alırlarsa düzeliyor.
Refleksolojinin konuşmayı düzelttiğini gösteren hiçbir veri yoktur. 2010 yılında Atina da yapılan uluslararası kongremizde refleksolojinin konuşmayı düzelttiği ile ilgili hiçbir bildiri sunulmamıştır. Ayrıca literatürümüzde de böyle bir bilgi mevcut değildir.
Hiçbir kekeme sürekli kekeme değildir. Kişilerin ve çocukların iyi dönemlerinde konuşmaları akıcı ve normaldir. Bu yüzden kekemelikle ilgili araştırmaları yapmak çok zordur. Kişi bir gün çok bozuk konuşurken başka bir gün çok iyi konuşur. Bu da konuyu bilmeyen kişileri çok rahat yanıltabilir.
Kekemelik konuşma ve dil terapistlerinin en çok uğraştığı ve tedavisi en güç olan konuşma bozukluğudur. İlacı veya kısa dönemde sonuç veren bir tedavisi yoktur. Şu ana kadar 300 tane kekemelik nedeni bilimsel olarak belirlenmiştir ve bir o kadar da belirlenmemiş nedeni vardır. Kişiye özgü konuşma terapisi planlanmadan tedavisi mümkün değildir. Kekemelikte kısa süreli düzelmeler görüldüğü için geçtiği yanılgısı oluşur. Konuşma terapisi böyle durumlarda danışanına en uygun terapiyi planlar ve bu planlama yaşlara göre kekemeliğin şiddetine göre değişiklik gösterir. Kekemelikteki konuşma terapisini sadece konuşma ve dil terapistleri planlarlar ve diğer meslek gruplarıyla birlikte çalışırlar.
Bir süredir internet ortamında çocuklarda konuşma bozuklukları hakkında bilgi vermek amacıyla yapmış olduğum videoların ve adımın ilgimin olmadığı sayfalar ve ticari merkezler tarafından reklam amaçlı olarak kullanıldığına tanık olmaktayım. Bu suistimallerle ilgili hukuki işlemler yürürlüktedir. Benimle bağlantı kurmak isteyen kişilerin sadece bu internet sayfasını ve kendi e-posta adresimi Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir. dikkate almalarını rica ederim.
Ziyaretçiler